Birincisi, Erdoğan’ın başta Filistinliler olmak üzere dünya mazlumları tarafından lider olarak kabul edilmesi.
Erdoğan dünya mazlumlarının lideridir ve bunu bir reklam cümlesi olarak kurmak kolaydır. Afrika’ya, ABD’ye, Türk dünyası veya Arap ülkelerinin herhangi birisine gitseniz, nerede gadre uğramış bir Müslüman görseniz o kişinin Erdoğan’la ilgili kurmuş olduğu bir gönül bağı var. Mazlumların Erdoğan umudu sebepsiz değildir.
Öncelikli olarak iki yüzyıldır yeryüzünde Müslümanlar, mazlum ve yenilmişlik psikolojisi içerisinde yaşamaktadır. Bugün Filistin’de yaşananlara bakılırsa yeryüzünde kuşatılmışlık ve işgal sadece Müslümanlarla sınırlı değil. Bütün milletler işgal altında yaşamaktadır.
Türkiye’nin bir imparatorluklar bakiyesi olması, bu milletin tarihte büyük imparatorluklar kurup yönetmesi, son imparatorluk olan Osmanlı İmparatorluğunun birçok Batı ülkesini yönetimi altında tutması ve bir yönüyle büyük Batılı devletlere kök söktürmesi sadece Türklerde değil bütün Müslümanlarda yeni ümitlerin yeşermesine sebep oluyor.
Erdoğan’ın mazlumların lideri olarak anılmasının daha birçok sebebi vardır. Türkiye son yirmi yılda kalkınmasını Batılı devletlerin desteği olmadan başaran iki ülkeden biri olması, özellikle Erdoğan’ın BM kürsüsünden sömürgecilerin yüzüne haykırarak ezilen milletlerin haklarını araması mazlumların onunla manevi bağ kurmasının sebeplerindendir.
Yaklaşık iki yıl önce bir siyaset metni kaleme almıştım ‘”AK Parti yüzde 50’ye hitap ederek misyon partisi olabilir mi?” diye. Siyaset metninin ikinci maddesi dış dünyada oluşan Erdoğan ve Türkiye algısını içe aktarmak başlığında idi. Siyaset metni teşkilat eğitimleri aracılığı ile uygulamaya konulunca “Dünyanın parlayan yıldızı Türkiye” başlığında verilen konferanslar, dünyada oluşan Türkiye ve Erdoğan etkisini içeriyordu.
Bu başlıkla ilgili bazı konferanslara konuşmacı olarak katıldım. Doğu’dan, Batı’dan, Afrika’dan ve Türk devletlerinden karşılaşmış olduğum birebir hikâyelerden bahsettim. Çok akademik konuşmalar yapmadım. Türkiye’nin ve Erdoğan’ın ülke dışında nasıl muhteşem bir etki oluşturduğunu görmek için illa bütün dünyayı dolaşmaya gerek yoktur, hikâyeler buraya taşınabilir.
Konferanslarda anlattığım onlarca tecrübeden ikisini anlatmanın meselenin anlaşılması için kâfi olduğunu düşünüyorum. Moskova’da bir grup arkadaşla otururken yanımıza bir Özbek genç geldi. Biraz konuştuktan sonra “Abi biz burada gurbetçiyiz ve hepimizin bir devlet başkanı var ve bizler onları seviyoruz. Fakat bizim bir de babamız var.” ‘O kim’ diye sorduğumda “Erdoğan” diye cevapladı. Ben, ‘bu fikir nasıl oluşuyor’ diye sordum. “Erdoğan çıkıp BM kürsüsünden zalimlerin yüzüne haykırdığında, bizim Moskova sokaklarında yürüyüşümüz değişiyor” demişti.
Bir gün ABD’de bir istasyonda tren iki saat gecikti. İstasyonda beklerken genç bir hanımefendi yanıma geldi. “Türk müsün?” diye sordu ‘evet’ dedim. Sert bir tavırla “Erdoğan’ı seviyor musun?” diye sordu. Ben durumu anlayınca, ‘seviyorum fakat senin nefretinden daha yüksek bir sevgiyle’ diye cevapladım. Sonra ben de ona ‘Siyonist misin?’ diye sorunca “evet” dedi. Peki bu nefretin sebebi nedir diye sorduğumda ise şu dikkate değer cevabı verdi: “İsrail kurulduğu günden beri eleştirilmeyen bir devletti. Erdoğan ulu orta, her yerde o kadar İsrail eleştirisi yaptı ki bu adam sayesinde İsrail eleştirisi sıradanlaştı.”
İğneyi kendimize batıracak olursak, rakip karargah içinde kim olursa olsun ister FETÖ ister küresel güçler ister CHP trolleri, bir konuda bir sızıntı başlatıyorlar. Konu adım adım büyütülüyor. Camia demeye devam edelim. Camia kendisini uzun süre o kadar güçlü hissetti ki, dönüp hiçbir meseleyi dikkate almamaya başladı. Mücadelesizlik yetenekleri ve hassasiyetleri köreltti.
Biz zor günlerden bugünlere geldik. Kazanımları iğneyle kuyu kazıya kazıya elde ettik. Koca bir dünya sistemine, içerdeki uzantıları ve Batı kültür emperyalizminin en hain saldırılarına karşı direnerek bugünlere geldik.
Bu iki mesele önümüzde örnek olarak durmalı. Bu konuda bireylerin, STK’ların, siyasetin ve onun bir aksülameli olarak medyanın duyarsızlığı bizim küçük kıyametimizin kopması anlamına gelir. Hep birlikte aynaya bakalım, misyon sahibi insanlar olarak yenilmek bize dokunur. Çünkü bugünlere vuruşa vuruşa geldik. Görelim Mevla neyler.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Resulullah sav kurduğu sistem olan la ilahe illallah merkezli ilahe mabud olarak Allahı Rab olarak yani helal haram hüküm koyucu itaat edilen Allah cc ve hakim olarak hukmedici muhakeme çözüm mercii ve koyduğu hukumlerde hikmet sahibi Allah cc merkeze koymaktır. Şirk küfür işlememektir. Ve işleyenlere dindaş muamelesi yapmamaktır. Bütün peygamberler kavimlerinin Şirk küfür işlemeleri üzerine gelmiş ve kavimlerini Şirk küfür e karşı bilinçlendirmek ve gereğini yapmalarını sağlamak için gönderilmiştir. Osmanlı sonrası İslam dünyasında bu küfür şirk hassasiyeti dindarlık yerine içi boşaltılmış hakim güçlere sorun çıkarmayacak dindarliga evrilmiş ve başta Filistinlilere ve ümmetin mazlum halklarına yardim edecek mecali kendinde bulamamaktadir.Islami la ilahe illallah davasını Resulullah sav dönemindeki gibi anlamayıp yasamadikca yüzyıldır olduğu gibi bal yapmayan arı misali etkisiz ve yetkisiz bir ümmet olmaya ve batının oyuncağı pazarı olmaya devam etmektedir
Erdoğan insan üstü ve korunan bir enerjiyle milleti için, malumlar için elinden geleni yaptı ve son nefesine kadar yapacaktır da. Onu bu yüzden severiz, sahip olduğu makamı en iyi şekilde temsil ettiği için. Ama kendi işbilmezliğini devlete fatura edecek kadar aymaz milletimiz eski günleri unuttu. dem in ortak olduğu partiye oy verecek ya da sandığa gitmeyecek kadar ileri gitti. Emekli az yatırdığı primin derdine düştü. Geçen eylüldeki veriye göre 1 emekliye 1,71 çalışan düşmekte. Dünhyada bunu kaldırabilecek yok başka düzen.
Yola çıkarken amaç İslam inancını kendi yurdunda rahatça yaşamak ve inancına atılan iftiraları çürütmekti. Bu motivasyon ile siyasi bir cihat büyük bir şevk ile verildi. Fakat savaş sürerken ganimet hırsı ile saflara katılan münafıklar mücadele azmini zayıflattı, amacın saflığını kirletti ve iktidar rehavet getirdi. ama olan herşeyde hayır vardır. O ganimetten başka amacı olmayan münafıkların yükü AKP'nin sırtından inecek, çünkü onlar şekere koşan sinekler gibi menfaat cini nereyi işaret ederse oraya koşacak. ve gerçek mücahitler hiç bitmeyecek bir mücadeleye yeniden başlayacak İnşallah! Bu AKP için bir yenilenme ve tazelenme fırsatıdır. Daha iyi sürgün versin diye çürük dalları kesip atmayı becerebilirse ve Allah'ta isterse tâbi.
Filistin üzerinden Reisin oylarını böldüler. Ayrıca insanların sandığa gitmemesini sağladılar. Cumhur süreç içinde uyudu.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.